Sina Hakman

Bilgisayarca Türkçeye Karşı

Sözcükler sözlüklerde ölüdür, ancak yazılarda dirilir.

Geçen ay yayınlanan "Aman Kompüter Türkçesini Seyv Edelim" başlıklı yazım pek ilgi gördü. Mektuplar, telefonlar, hatta kişisel tebrikler geldi. Yazımı okuyan ve fikirlerini bildiren herkese teşekkür etmek istiyorum. Bu ay da konumuz aynı, fakat işin başka bir boyutunu kendimce sizinle paylaşacağım. Mart sayısındaki yazımı okuyanlar, bilgisayar dilinin Türkçeleşmesi konusunda ısrarlı olduğumu hatırlayacaklar. Gelen olumlu eleştiriler de bu konuda aynı fikri paylaştığımız bir sürü kişi olduğunu gösteriyor.

Bilgisayar terimlerinin Türkçeleştirmesi , biz bilgisayarcıların sorumluluğudur. Eğer teknoloji gelişirken dilimize giren sözcüklere Türkçe karşılıklar bulamazsak, yabancı sözcükleri günlük dile girdikten sonra değiştirmek çok zor olacak. Bu yüzden bilgisayarla uğraşan herkese büyük sorumluluk düşüyor. Peki, bu işi nasıl yapacağız? Her önüne gelen bir sözcük mü uyduracak? Yoksa sözlükler mi yayınlayacağız? Biraz da bunu tartışmak gerekli. Bilgisayar terimlerinin Türkçe karşılıklarına bakabileceğimiz birkaç değişik kaynak var. Bunların içinde en iyi hazırlanmış olanı Türk Dil Kurumu Yayınları'ndan 1981 yılında çıkmış olan Bilişim Terimleri Sözlüğü. Aydın Köksal hocamızın hazırladığı bu sözlük, oldukça detaylı. Bu sözlükte bulunan ve o zamanlar için çok yeni olan "bilişim", "ağ" gibi sözcükler bugün artık yaygın bir biçimde kullanılıyor. Aynı sözlükteki "damga", "özdevinim" gibi sözcüklerse pek rağbet görmemiş. Daha sonra çeşitli firmaların, yazılımlarını Türkçeleştirmek için oluşturdukları sözlükler var. Bu tür sözlüklerden benim elimde IBM!in sözlüğü var. Bu sözlükler bir başvuru kitabı olarak yayınlanmamış. Daha sonra Mayıs 1996'da Türkiye Bilişim Derneği, bir bilişim terimleri sözlüğü yayınlamış. Bu sözlükteki Türkçe karşılıkların bulunması ve kararlaştırılmasında ve sözlüğün yayınlanmasında TBD'nin yanı sıra Bilkom A.Ş., IBM Türk Ltd. Şti. ve Microsoft firmasının katkıları var. Bu firmalar, pazarladıkları yazılım ve donanım ürünlerini Türkçeleştiren firmalardır. Bu konuda önemli bir deneyim edindikleri kesin. Bu sözlükte de bazı sözcükler günlük bilgisayar dilinde pek kullanılmayan sözcüklerdir. ...rneğin, "character" sözcüğünün Türkçe karşılığı için "damga" demişler. Şu anda bu sözcük neredeyse hiç kullanılmıyor, Windows 95 gibi Türkçe işletim sistemlerinde bu sözcük "karakter" diye çevriliyor. 1980'lerin başından bu güne kadar ciddi biçimde bilgisayar Türkçesi oluşturmak için uğraşılmış ama hâlâ tam olarak bir yere varılmış değil. Üstelik, devamlı yeni yeni sözcüklerin ortaya çıktığı bir konuda, eski sözcüklerin bile böyle tartışılması mantıklı mı? Diyelim ki, bir terimin Türkçe karşılığını beğenmediniz ya da bir öneriniz var, ne yapacaksınız? Dilimize girmiş yabancı terimler için Türkçe karşılıklar aramaya başlayacak mıyız? Böyle bir sürü soru kafamı kurcalıyor. Bu soruları cevaplamak çok zor. Birçok bilgisayarcı dil konusunda çok yeterli değil. Hele ki, yeni sözcükler bulmak gibi bir konuda birçok kişinin çekimser kalacağına eminim. Aslında bu işi yaparken yararlanacağımız önemli bir deneyim var. Cumhuriyetin ilk yıllarından beri Türk Dil Kurumu'nun önderliğinde dilimizin sadeleştirmesi sürecinden alınacak birçok ders var. ...zellikle bu dersleri alacağımız kişi Nurullah Ataç olacaktır. Nurullah Ataç'ı tanımayanlarınız varsa kısaca ondan söz edelim: Ataç, yıllarını dilimize yabancı dillerden giren sözcüklerin yerine Türkçe sözcükler yaratarak, bu konuda büyük çaba harcamış biridir. Gazetelerde, dergilerde yazdığı yazılarda ve kitaplarında hep kendi bulduğu Türkçe sözcükleri kullanmıştır. Yazılarını okuduğunuzda 1950'li yıllara göre çok değişik bir kelime dağarcığı ve üslup dikkatinizi çeker. Hatta Ataç'ı zaman zaman anlamak mümkün değildir. Yeni bulduğu sözcüklerin eski karşılıklarını ik defa kullandığı birkaç yazıda parantez içinde belirtir, ama daha sonra bunun bilindiğini varsayar. Bulduğu yeni sözcüklerin bir kısmı bugün hiç kullanılmıyor. ...rneğin;, "aydık", "dörüt", "ırlam", "keleci" gibi sözcükler bugün yaygın kullanımda değil. ...te yandan yazılarında bugün kullandığımız birçok sözcüğe de rastlarız. Döneminin yazarlarının o tarihlerde yazdığı yazılara kıyasla Ataç'ın Türkçesi çok daha gösterişsiz ve yabancı sözcüklerden arınmış haldedir. Bugün devamlı kullandığımız yüzlerce sözcüğü Nurullah Ataç dilimize kazandırmıştır . ...rneğin, "araç", "bellek", "bilinç", "çaba", "doğa", "eleştiri", "giysi", "ilke", "katkı", "nesnel", "olumlu", "özgün", "özgür", "savunmak", "somut", "soyut", "söyleşi", "toplum", "uygar", "yasa" gibi sözcükler, dilimize kazandırdığı yüzden fazla sözcüğün sadece birkaçı. Onun bu çabası sayesinde vasıta demek yerine araç, şuur yerine bilinç, prensip yerine ilke, objektif yerine nesnel, orijinal yerine özgün, abstre yerine soyut diyoruz. Ataç Türkçe'ye yeni sözcük kazandırmak için uğraşırken hiç yılmamış. Kimse onu eleştirmemiş sanmayın. Birçok kişi onun bu çabasıyla alay etmiş; onu ilgi çekmeye, kendine ayrı bir süs vermeye çalışan "gözü tuhaflıkta olan garip bir şahsiyet" olarak dışlamış. Bazı zamanlar Ataç da usanmış ve bu çabasından vazgeçmiş, herkes gibi yabancı sözcükler kullanarak yazmış bir süre. Türkçe konusunda umutsuz olduğu günler de olmuş. Böyle günlerden birinde şöyle yazmış: "Bu ülke yazarlarının çoğu böyle düşünüyor, ben de çağdaşlarımla bir oyda olamamaktan, onların kanısını paylaşamamaktan bıktım artık. Gülünenler, türlü aşağılamalara uğrayanlar arasında olmak kişiyi bezdiriyor." Bugün bilgisayarcılar arasında Türkçe sözcükler kullanarak konuşanlara bakış buna çok yakındır. Sanki bilgisayarca gibi bir dil vardır da, o dille konuşmak bilginin ve görgünün göstergesiymiş gibidir. İngilizce konuşmanın seçkinci görünüşü ya da "imajı" hep öndedir. "...nyüz" yerine "front end "demek daha iyiymiş gibi hissedilir. Hatta kişi bu tür sözcükleri özgün dilindeki söylenişine ne kadar yakın söylerse o kadar bilgili görünür. Konuşmalar, toplantılar, sunular bir İngilizce dersine dönüşür, sanki ne kadar iyi İngilizce bilindiği gösterilir.

Kendi bulduğu sözcüklerle yazdığı yazıların anlaşılmaması riski Nurullah Ataç'ı yıldırmamış, her zaman yeni sözcükler bulmaya çalışmış. Aslında bazen Ataç'ın bu çabasını ben de şaşkınlıkla karşılıyorum. Dilimize girmiş hatta yaygın olarak kullanılmış birçok sözcüğü de değiştirmeye çalışmış . ...rneğin; şey yerine nen, resim yerine bediz demiş. Ben bu kadar köktenci düşünemiyorum. Hatta yine Ataç'ın bulduğu gereksinim yerine ihtiyaç sözcüğünü kullanmayı yeğliyorum. Bilmem düşünmek gerekir mi? Bilgisayar terimi olarak dilimize Türkçeleşmeden yerleşmiş birçok sözcük var. ...rneğin otomasyon, entegre gibi sözcükler ne olacak? Bu tür sözcükleri yerleşti diye bırakmalı mıyız? Bu konuda bir yorum yapmak çok zor. Ataç bilgisayarcı olsa sanırım bunları da değiştirmek için uğraşırdı. Ben bu konuda çok yeterli olmadığımı düşünüyorum. Otomasyon yerine özdevinim, entegre yerine tümleşik demeğe de pek alışık değilim. Türkçesini beğenmediğim sözcükler yerine yenilerini türetecek kadar da bilgili hissetmiyorum kendimi. Nurullah Ataç bile zaman zaman kendinden şüphe etmiştir. Bir yazısında kendini suçladığını görürüz: "Ne denli uğraşsam başaramıyorum, beceremiyorum. Benim öz Türkçe yazmaya özenmemin belki öz Türkçeye, benim savunmak istediğim işe kötülüğü oluyor. Ben başaramadığım, beceremediğim için bunun çıkar bir yol olmadığı sanısı uyanıyor. Hayır, suç öz Türkçe'de değil, bende. Ben iyi bir yazar, vergili bir yazar olmadığım için beğenilecek, sevilecek yeni kelimeler kuramıyorum." Ataç'ın bu güvensizliğini hissedebiliyorum. Bu yüzden de yeni bulunacak sözcükleri dikkatle oluşturmak gerekli. Yoksa "oturgaçlı götürgeç" gibi varolmayan sözler uydurup dalga geçiverirler. Yeni sözcük bulurken yöntem belirlerken Ataç'ın söylediği söze kulak verelim: "Benim ileri sürdüğüm sözleri beğenmiyorsanız, siz başkalarını bulup ortaya atın." Ama Ataç, yeni sözcüklerin sözlükler yazarak değil, bu sözcükleri yazılarda kullanarak yerleştirilebileceğini söylemiştir. Çünkü, sözcükler sözlüklerde ölüdür, ancak yazılarda dirilir. Bu yüzden de biraz çaba gösterip iyi bildiğimiz konularda sözcük üretip bunu yazılarımızda, sunularımızda, tekliflerimizde, şartnamelerimizde kullanabiliriz. Bilgisayar terimlerinin Türkçelerinin bulunmasında bence büyük bir görev de eğitim kurumlarına düşüyor. Türkiye'de bilgisayar bilimleri konusunda eğitim veren birçok üniversite var. Bu üniversitelerde Türkçe bilgisayar terimleri konusunda çalışmalar yapılmalıdır. Üniversiteler araştırma ve eğitim etkinliğinin yapıldığı kurumlardır. Bu kurumlar yeni sözcüklerin bulunmasında ve yaygınlaştırılmasında etkili bir konuma sahiptir. Bir zamanlar Hacettepe Üniversitesi Aydın Köksal liderliğinde bilgisayar terimlerinin Türkçelerinin bulunması konusunda önemli bir rol üstlenmiştir. Bugün kullandığımız birçok sözcüğü 1966 ile 1980 yılları arasında Hacettepe Üniversitesi'nde yapılmış çalışmalara borçluyuz. Aydın Köksal, 1981 yılında kapatılmadan önce Türk Dil Kurumu tarafından yayınlanmış Bilişim Terimleri Sözlüğü'nün önsözünde şöyle yazmış: "1967 güzünde Hacettepe Üniversitesi'nde görev aldım. Bu ortam, bilişim alanında gerçekleştirme olanağı bulduğumuz birçok atılım gibi, Türkçe bilişim sözlerinden bir çoğunun da ilk kez yaşama geçtiği çevre oldu. Kurduğumuz Bilgi İşlem Merkezi'nde gerçekleştirilen işlerin yanı sıra, bunları belgelemeye verdiğimiz önem, uğraşımızı Türkçe işleme isteğiyle birleşince, yeni sözcüklerin birçoğu çok çabuk yerleşti. Kimi sözcüklerde duraksayan arkadaşlarımız olmadı değil. Ama herkes Türkçe konuşmak istiyordu. Bir süre sonra bunun olurluğuna inandılar; yepyeni kavramları anadilimizle konuşmanın tadını çıkardık." Hacettepe Üniversitesi'nde oluşmuş bu çabanın bence en önemli nedeni, bilim yaparken anadilini kullanma isteğidir. ...te yandan benim gibi ODTÜ mezunlarının ortamı bambaşkaydı. Biz her şeyi İngilizce öğrenip konuştuğumuz için yarı İngilizce, yarı Türkçe bir bilgisayar dili geliştirdik. Üstelik bundan gurur duyduk; bu bizim kendimizi seçkin hissetmemizi sağlıyordu. Bunları söylerken ODTÜ'yü ya da İngilizce eğitimi aşağılıyor değilim, sadece Türkçe konuşma bilincinin İngilizce eğitim yapan üniversitelerde gelişmediğini düşünüyorum. Eğitimin dili konusunda yorum yapacak kadar bilgili değilim, ama şundan da eminim: Eğitim dili ne olursa olsun, bilgisayar konusunda eğitim veren üniversitelerde bilim dili, hem İngilizce, hem de Türkçe olmalı ve çok iyi öğretilip ve kullanılmalıdır. Ancak bu şekilde, kaynağının neredeyse tamamı İngilizce olan bir bilimin Türkiye'de öğrenilmesi, uygulanması ve geliştirilmesi mümkün olur. Türkçe, bilgisayar bilimiyle ilgilenen herkesin, özellikle yazıp çizenlerin önemsemesi gereken bir konu. Bu konudaki en son sözlük, daha önce sözünü ettiğim TBD'nin Mayıs 1996'da yayınlanan sözlüğü. Bu sözlüğü başvuru kitabı olarak almakta fayda var. Bu sözlüğe Internet'ten ulaşmak isteyenler için TBD'nin Internet adresi: "http://gn.bilkent.edu.tr:7001/1s/inet-hotel/tbd/" Ola ki, bu sözlükteki sözcükleri beğenmiyorsanız, yenisini üretmeye çalışın. Eğer bir öneriniz varsa doğrudan bu önerinizi TBD'ye aktarabileceğiniz gibi bana da yazabilirsiniz. Yorumlarınızı dört gözle bekliyorum.