Sina Hakman

Bilgi Sunmaya İlgi Gösterin

Gecikmeyelim, Internet'te kendi içeriğimizi oluşturalım.

INTERNET'LE ilgili yazıp çizilmesinden bıkıp usanmadık. Malum, bilişim sektörünün lokomotifi olarak görülen Internet herkesin konusu oldu. Ben de bıkmadan usanmadan Internet hakkında yazıp çiziyorum. Şaka maka bu yıl Internet'in Türkiye'deki dördüncü yılı. Yavaştı, pahalıydı derken 4 yılı geride bıraktık. Internet'in önemi konusunda pek çoğumuzun kuşkusu kalmadı. Basın kuruluşları sayesinde herkes Internet'i duydu. Internet'le tanışma heyecanı hepimizi sarıverdi.

Benim Internet'le tanışma öykümü bu köşeden hatırlayanlar belki çıkar. O zaman Internet'te herkese söz hakkı olduğunu, insanların düşüncelerini serbestçe söyleyebilecekleri bir ortama kavuştuğunu söyleyip durdum. Mantık aslında çok basit: Internet'e bağlı herhangi biri istediği bir konudaki düşüncelerini, eserlerini çok az bir maliyetle bütün dünyaya sunabiliyor. O zamanlar bu işler büyük paralar gerektirmiyordu. Çünkü Internet altyapısı doğru dürüst kurulmadığı ve hat kiraları üniversiteler tarafından ödendiği için pahalı da değildi; küçük ve şanslı bir azınlık Internet kullanabiliyordu. O sıralarda dünyada da Web patlaması yeni oluşmaya başlıyor, insanların Internet'e akın akın bağlandığı bu düzen kendini yeni yeni hissettiriyordu. O sıralarda Internet'e gönül vermiş çoğu kişi, gerçek demokrasinin oluşması için Internet'i çözüm olarak görüyordu. Öyle ya, madem herkesin sesini duyurma olanağı var, üstelik bu iş çok kısıtlı imkanlar kullanılarak yapabiliyor, o zaman gerçek demokrasiye ulaşmaya az kaldı. Konuya biraz kuşkucu baksam da aslında ben de herkesin sesini duyurmasının hiç de zor olmadığını ve Internet'in ileride sağlam bir demokrasi altyapısı olabileceğini düşünüyordum. Fakat Internet'in gelişimi bizi başka bir noktaya götürdü. Bu kadar büyüyeceği az da olsa tahmin ediliyordu belki, ama bu büyüklükteki bir yaygın ağın nasıl bir şey olacağını, nasıl sorunları, nasıl çözümleri olacağını kimse düşünemiyordu.

Bugünlerde Türkiye'de Internet'in dördüncü yılı nedeniyle her zamanki gibi yine Mustafa Akgül hocamızın liderliğinde oluşturulmuş bir kampanya var. Bu kampanyanın adı 'Gelin Internet'i Büyütelim' . Kampanyayla ilgili yazıları ve fikirleri http://web.bilkent.edu.tr/Kamp/yil4/ adresinde bulabilirsiniz. Sayın Akgül, Internet konusunda hepimize yol göstermiş, ufuklarımızı açmış, ileri görüşlü bir kişidir. Türkiye'de Internet'in gelişmesinde büyük katkıları olan Ufuk Çağlayan ve Attila Özgit'le birlikte kampanya metnini hazırlamışlar. Bu kampanyada Internet'e bağlanan kişi ve kurumların Internet'i daha iyi kullanmasının yanı sıra Internet'e bilgi sunmasını gerektiği belirtiliyor. Bilginin öneminin gittikçe arttığı son yıllarda Internet'in daha iyi kullanılması gerektiği kesin. Bilgiye ulaşımın kolay olması her açıdan çok önemlidir. Çocuklarımızın eğitiminden, mesleki hayatımıza kadar günlük yaşamımızın birçok alanında ' iyi' olabilmek için bilgi kaynaklarına ulaşımın kolay olması gerekiyor. Öte yandan rekabetin bu kadar önemli olduğu ticaret hayatında da bilgi çok önemli. Üretimin olması için iç gücü ve kapitalin olması gerektiğini söyleyen modası geçmiş ekonomik modeller yerine içine bilginin de katıldığı yeni modeller oluşturulmaya çalışılıyor. Artık herkes daha az iş gücü, daha az anaparayla fakat daha iyi fikirlerle, çok daha verimli ve etkili iş üretileceğini biliyor. Time dergisinin 1997'nin en etkili kişilerine ayırdığı sayısındaki kişilerden biri, bilginin ekonomik modellerin içinde olması gerektiğini söyleyen ve yeni modeller geliştiren Paul Romer isimli bir ekonomist. Romer, bilginin ve yeni fikirlerin ekonomik gelişmedeki etkilerinin sanıldığından çok daha önemli olduğunu söylüyor. Örneğin, Microsoft'un bugünkü konumunu sadece iş gücü ve anaparaya bağlamak mümkün mü? Doğru bilgi, doğru zamanlama ve yeni fikirler Microsoft'u bugüne getirdi. Bilgiyi dünyanın her yerine yayma yeteneğini bize veren Internet'i kullanmamak, mal ya da hizmet üretmek için sadece iş gücü ve kapitalle iş yapmayı peşinen kabul etmek değil midir?

Kampanya metninde vurgulanan diğer bir konuda Türkiye'deki bilginin Internet'e sunulması, başka bir deyimle içerik oluşturulması. Sadece bilgi almak için Internet'e girmek yeterli değil. Internet'ten istediği her bilgiyi aldığını düşünen bir kişinin, bilgi sunmak da boynunun borcu olmalı. Ancak bu sayede Türkiye Internet'ini oluşturabiliriz. Türkiye Internet'i derken alt yapısıyla, yazılımıyla ve içeriğiyle Türkiye'deki Internet kaynaklarını kastediyorum. Bilmem ne kadar hızda Internet'e bağlı olmak tek başına hiç önemli değil. Eğer bu bağlantı sadece Türkiye'den yurtdışına gidip bilgi almak için kullanılıyorsa vay halimize. Yurtdışı bağlantılarının yarısı değilse de en azından yarısına yakını da dışarıdan Türkiye'ye gelip bilgi alanlar tarafından kullanılıyor olmalı. Yani Türkiye'nin içeriğini Internet'e taşımalıyız. Bu Turizm Bakanlığı'nın yaptığı gibi broşür bastırıp dağıtmaya benzemez. Bu dünyanın her tarafına bir dükkan açmak, bir tanıtım bürosu koymak, kitap yayınlamak gibidir. Türkiye'de ne yazık ki hala çok az içerik var. Internet'i kullananlar olarak bu kampanyaya kulak verelim Internet'e Türkiye'den bilgiler sunalım.

Son günlerde İspanya'ya gitme sevdasına tutulduk. Zaman, para gibi nedenlerle yurt dışına gidemediğim için bu fikir beni ciddi bir biçimde heyecanlandırdı. Son zamanlarda birçok tanıdık söz birliği etmişçesine Barcelona'ya gitti. Dönünce de anlata anlata bitiremediler. Eh, etkilenmemek mümkün mü, bizim de hedefimiz Barcelona oldu çıktı. İspanya'nın en önemli şehirlerinden biri Barcelona, özellikle olimpiyatlardan sonra önemi daha da artmış. Bu yüzden turistlerin pek beğendikleri bir şehir. Yurt dışında bir yerleri gezerken zaman ve para çok önemli oluyor. Gittiğiniz yeri bilmiyorsanız, hata yapıp zamanınızı doğru dürüst değerlendirememek, paranızı da boşa harcamak mümkün. Daha önceden böyle tecrübesizlikler yaşadığım için bu sefer işi sıkı tutmak için Barcelona hakkında bilgi toplamaya karar verdim. Her zaman olduğu gibi Internet'te bir şeyler bulur muyuz diye baktım. Baktım ve şaşa kaldım. İnsan çok şaşırıyor. Neler var, neler; Barcelona hakkında sayfalarca bilgi, müzeler, oteller, lokantalar, barlar, ne bileyim ne isterseniz var. Üstelik de birçok kaynaktan. İnanmazsınız, Barcelona'ya gidince hangi otelde kalacağız, uçaktan indikten sonra o otele nasıl varacağız, paramızı nerede bozduracağız, hangi lokantalara gideceğiz hepsini şimdiden biliyoruz. Bizim gitmek istediğimiz tarihlerde yapılacak bir festivalin programı da elimizde var. Oradaki gösterilerin hangilerine gideceğimize karar vereceğiz. İspanyol'lar zamanında yapmış, Internet'e bu tür bilgileri koymuşlar; bizim de benzer şeyler yapmamız gerekiyor. Aslına bakarsanız Türkiye'yle ilgili turistik bilgiler yok değil, ama İspanya'yla karşılaştırıldığında çok yetersiz kalıyor.

Sanırım bu Internet'te ' güzel şeyler' bulma öyküleri artık herkesi bıktırdı. Benim anlatmak istediğim, Türkiye'yle ilgili, bizim kültürümüzle ilgili bir şeyler arayanlara da ' güzel şeyler' bulduğu hissini verebilmek. Bu da ancak ülkemizle ve kültürümüzle ilgili içeriği oluşturup Internet'te yer almasını sağlayarak olabilir. Buna bugünden başlamak gerekiyor yoksa gecikmiş olacağız. Bu konuda gecikmek çok büyük zararlara yol açacak. Bu gecikme, bence kampanya metninde belirtildiği gibi ' matbaaya geç kalınması' ndan çok daha vahim. Tren yavaşken atlamak lazım, yoksa hiç yetişemeyiz. Peki, neden durum bu kadar ciddi? Bunu anlamak için Internet'in büyüklüğünü tartışmak gerekiyor.

Web ve Internet'te sörf işleri başladığında herkes bu teknolojinin ne kadar kullanışlı olduğunu fark etti. Bilginin birbirlerine bağlı sayfalar halinde gerçek yeri önemli olmaksızın bir aradaymış gibi durması çok önemli bir atılımdı. Yalnız o zamanlar Web siteleri, üniversitelerin araştırma bilgilerini yayınlamak dışında pek de başka işlev üstlenmiyordu. Internet'teki Web sayfası sayısı çok azdı. Bu söylediğim birkaç yıl önce, sanki çok eskiymiş gibi anlatıyorum, ben de şaştım! Her neyse, o zamanlar birkaç yerde konu dizini vardı, insanlar oraya girip bakar daha sonra da ilgili bilgilere ulaşmaya çalışırdı. Internet büyüdükçe büyüdü, dizinler yetmez oldu, kullanıcılar sonsuza doğru çoğalmaya başladılar. Tam o sıralarda Internet'te ticari devrim yaşandı. Ticaretle uğraşan firmalar Internet'i bastı desek daha doğru olur sanki. O zaman Yahoo gibi konu dizinleri, Lycos ve Altavista gibi arama motorları devreye girdi. İnsanlar aradıklarını bulmak için böyle yardımcı araçlara ihtiyaç duydular. Şu anda devir hala bu devir. Ama gittikçe değişiyor. En ilgisiz konuda araştırma yapmaya kalkın, yüzlerce hatta binlerce web sayfası sizin incelemenizi bekliyor. O kadar sayfayı incelemek neredeyse mümkün değil. Yahoo gibi dizinler de gittikçe kabardı. Bir zamanlar Yahoo Internet'in nabzını tutardı. Önemli web sitelerinin hepsi Yahoo'da vardı. Şimdilerde Yahoo'ya girip bir şeyler bulmak neredeyse mümkün değil. Çünkü çok fazla bilgi var artık. Bu yüzden de bütün Internet'i samanlıkta iğne arar gibi aramaya gerek olmamalı. Bu sorun nasıl çözülecek? Aslında bunun çözümü günlük hayatımızda gizli. Yüzlerce giysi satan dükkandan, satın alacağımızı nasıl buluyorsak, istediğimiz bilginin olduğu yeri de öyle bulacağız. Basından okuduklarımız, arkadaşlar arasındaki konuşmalar, derneklerin yerine geçen sanal topluluklar gibi yöntemlerle istediğimiz bilgilere ulaşacağız. Öte yandan bu sorunu çözmenin bir başka yolu da Internet üzerinde istediğimiz bilgileri bir araya toplayan içerik seçicilerin ortaya çıkmasıdır. Örneğin konunuz metalürjiyse; bu konuda Internet'teki en iyi içeriği konunun gerektirdiği biçimde sunan, yorum yapıp fikirlerini aktaran bir seçiciye çok ciddi ihtiyaç var. Internet'teki içeriği bazı kişilerin elemesi ve bize en kalitelilerini sunması kaçınılmaz bir yöntem olarak görünüyor. Bunun da aslında büyük sakıncaları var. Şu anda televizyon, radyo, gazete gibi kaynakları bir bilgiyi yaymak için kullanmak çok pahalı. Reklam ücretleri herkesin ulaşabileceği rakamları kat kat geçmiş durumda. Bunun nedeni, bu tür yayınların bilgi oluşturmak ve bunu dağıtmaya çalışmasıdır. Bunu yapmak kolay değil. Bilgiyi toplamak mümkün olmadığı gibi herkes tarafından izlenmeği sağlamak da kolay değil. Türkiye'nin gündemini öğrenebilmek için bu tür yayınlara ihtiyaç var. Baş vurduğumuz kaynak bu gündemi bizim için seçmiş ve bize kendi bildiği gibi sunuyor. Bu yüzden her gazetenin, her televizyon kanalının gündemi farklı oluyor. Bu durumda o kaynakların anlayışına bağlı kalıyoruz, onların gözlüklerini ister istemez takıyoruz gözlerimize. Şu sıralar Internet'te yavaş yavaş içerik seçiciler oluşuyor. İşte Internet'e daha fazla bilgi koymak için acele etmemizin en önemli nedeni bu. İçerik seçiciler oluşurken, bu oluşuma Türkiye'nin de içeriğini katmak gerekli.

Bu arada Internet'teki yeni furya dinamik olarak değişen içerik. Dinamik değişen içeriğin en kötü tarafı arama motorlarının bu tür Web sayfalarını doğru dürüst dizinleyememesi. Internet büyüdükçe ve bu tür içerik arttıkça bilgi bulmak için şu anda kullandığımız yöntemler işlemez olacak. İşte o zaman içerik sunuculara muhtaç kalacağız. Bu durumda herkese söz hakkı teoride kalacak. Pratikte sesini duyurmak, sözünü aktarmak çok güç olacak. Belki şimdi olduğu gibi çok para ödememiz, belki de ' hatırlı' bir tanıdık bulmamız gerekecek. İyisi mi fazla gecikmeden treni yakalayalım, kendi içeriğimizi oluşturalım.